10 Kasım 2012

İstanbul Akvaryum


Merhaba, uzun zamandır tembelliğimden kurtulup yeni bir yazı yazmak istiyorum ama bu hiç kolay olmadı. Şuan da bile yazıyı bitirebilecek miyim  bilmiyorum:( Aslında kendi çapımda bir şeyler yapmaya çalışıyorum(yemek yapmak hariç). Mutfağa girmiyorum desem yeridir. Girdiğim zamanda en kolay ne varsa onu yapıp yiyoruz. Ama geçecek umarım bu zamanlarda. 
Yakın bir zamanda olmasa da eşimle birlikte Floryadaki İstanbul Akvaryuma gittik. Aslında floryaya balık yemeğe gitmiştik ama önünden geçip durduğumuz akvaryumun ihtişamına dayanamadık ve kendimizi bilet kuyruğunda bulduk. Akvaryum girer girmez insanı etkiliyor. Biz ağzımız açık gezdik resmen. Çocukların sevinç çığlıklarıyla dolaştık bütün akvaryumu. Mutlaka gidip görülmeli şiddetle tavsiye ediyorum. İstanbul'da oturuyorsanız ve hala gitmediyseniz koşarak gidin derim. İstanbul'a gezmeye gelenler ev sahibinden sizi akvaryuma götürmesi rica etmelisiniz kesin. Aklınızın alamayacağı kadar balık türü var. Birde yağmur ormanı yapmışlar bir kısmını. Orada da bir çok yabani hayvanı görebilirsiniz. Yaklaşık bir, bir buçuk saat sürüyor akvaryumu gezip bitirmek. Ama bitmesini istemiyorsunuz hiç. Yüzünüzde kocaman bir gülümsemeyle ayrılıyorsunuz. O kadar çok resim çekmişiz ki ben sadece seçebildiklerimi paylaşacağım sizinle. Bir yazıya göre bol fotoğraf olacak ama:) Şimdi sizi seçtiğim fotoğraflarla baş başa bırakıyorum. Belki gitmeniz için vesile olur bu fotoğraflar:)



Bayıldım bu balığa:)




Bunlarda sevgili piranalarımız:)



20 Ekim 2012

Kuskuslu ve Yeşil Mercimekli Salata


                Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba:))
Bugünden itibaren İstanbul'a kış geldi resmen. Hava kapalı, yağmur yağıyor arada bir ve ben her zamanki gibi üşüyorum:) Bugüne kadar eeee hala yazı yaşıyoruz kış nerede diyenlere işte istediğiniz oldu kış geldi üşüme vakti artık. Ben ne kadar çok üşüyen biri olsam da kışı sevenlerdenim. Sonbahar çocuğu olmamdan mıdır yoksa Adanalı olduğum için yaz sıcaklarından bıktığım için bilmem ama kışı seviyorum ben. Kalın çoraplarımızı, botlarımızı, kabanlarımızı, kazaklarımızı çıkarma vakti geldi. Eeeee tabi ki annelerimizin günleri de başladı. Hamur işi çılgınlığı da diyebiliriz aslında:) İşte bu salatada günleri, toplantıları başlayan için gelsin.Misafir sofralarınızda,günlerinizde, arkadaş toplantılarınızda beğenilip beğenilmeyeceğini düşünmek zorunda kalmadan gönül rahatlığıyla yapabileceğiniz bir salata. Yoğurtlu salata tariflerinizin arasına alabilirsiniz. Makarna salatası yapmaktan bıkanlar mutlaka denemeli...

Malzemeler:

  • Yarım su bardağı haşlanmış yeşil mercimek
  • Yarım paket haşlanmış kuskus
  • 2-3 adet közlenmiş kırmızı biber
  • 10-12 adet küçük salatalık turşusu
  • 1 küçük paket mısır
  • 10 dal dereotu
  • 1-2 diş sarımsak
  • Yoğurt
  • Mayonez


Yapılışı:

  • Haşlanmış kuskusları ve mercimekleri karıştıracağınız kaba koyun.
  • Közlenmiş kırmızı biberleri doğrayın. Sarımsakları ezin.
  • Dere otlarını doğrayın. Turşuları da doğrayın.
  • Kuskuslarla mercimeklere ekleyin doğradıklarınızı.
  • Yoğurt ve mayonezin miktarını damak tadınıza göre ekleyebilirsiniz.
  • Bütün malzemeleri ekleyin tuzunu ilave edip çok beklemeden servis yapın.




17 Eylül 2012

Soya Soslu Tavuk...


Herkese tekrar merhaba...
Tekrar diyorum çünkü yine uzun bir aradan sonra yeni bir tarif paylaşabiliyorum çok şükür. Bu aralar pek evde yemek yapamadım. Misafir geldi gitti falan filan derken evde pek durmadım:) Yemek yapmayı seven biri olarak özledim yemek yapmayı. Şimdi paylaşacağım yemekte hem çok güzel hemde çok pratik bir tarif. mutlaka denemelisiniz. Misafirlerimden tam not aldı desem:)

Malzemeler:

  • 3 parça tavuk göğsü
  • 3 yemek kaşığı soya sosu
  • 3 yemek kaşığı zeytinyağı
  • 1 yemek kaşığı elma sirkesi
  • 2 tane kırmızı biber
  • 3-4 tane yeşil biber
  • 3-4 diş sarımsak
  • Tuz
Yapılışı:

  • Tavukları yıkayıp iri iri jülyen usulü doğrayın. Doğradığınız tavukları bir kaba alın soya sosunu, zeytinyağını, sirkeyi ve soyup ince ince doğradığınız sarımsakları tavuklara ekleyin. Biraz tuz ekleyip iyice karıştırın.Çok tuz eklemeyin soya sosu tuzlu bir sos zaten. Tavukları en az 1 saat dinlenmesi için buzdolabına koyun.
  • Biberleride jülyen usulü doğrayın. Dinlenen tavukları teflon bir tencereye alın ve az miktarda su ekleyip pişmesini sağlayın. Suyunu çeken tavuklara biberleri ekleyin ve kavurmaya başlayın.
  • Biberleri ve tavukları pişene kadar kavurun. Afiyet olsun:))



29 Ağustos 2012

Fırında Çipura...



Biliyorum Ramazan biteli çok oluyor ama benim vücudum hala alışamadı. Geceleri acıkmaya başladım saçma sapan zamanlar midem guruldamaya başlıyor ve mutfağın yakınlarında dolanmaya başlıyorum. Bunları yazarken de aynı duygular içindeyim:) Neyse geçecek diye dua ediyorum... Paylaşacağım bu tarif balık pişirme tekniklerinin en kokusuzu ve en kolayı. Ben balığı çok seviyorum ama evde bıraktığı koku beni deli ediyor. Bir sürü yol denedim ama benim içime hiçbiri sinmedi. Bende eğer evde yapacaksam ki benim için en iyi balık dışarı yenilen balıktır:) fırında yapmayı tercih ediyorum. Sağlık açısından da en iyi fırın diye düşünüyorum ya da ızgara tabi. Ben çipura delisiyim. Bana göre balıkların kralıdır. Eğer balığı ben alıyorsam mutlaka çipura alırım. Şimdi buraya balığın yararlarını yazamayacağım merak etmeyin ama mutlaka tüketmeye çalışın.


Malzemeler:

  • 3 adet çipura
  • 2-3 tane patates
  • 2-3 tane soğan
  • 4-5 diş sarımsak
  • Sıvı yağ
  • Tuz


Yapılışı:

  • Temizleyip yıkadığınız çipuraları kurulayın.
  • Fırın tepsisine folyo ya da yağlı kağıt serin.
  • Patatesleri,soğanları ve sarımsakları soyun. Patatesleri ve soğanları büyük küpler halinde doğrayın. Sarımsakları tüm tüm koyun.
  • Kuruladığınız balıkların iki yüzüne çizikler atın.
  • Balıkları tepsiye alın içini dışını sıvı yağla yağlayın ve tuzlayın. İki tarafına da uygulayın. 
  • Patatesleri,soğanları ve sarımsakları da tepsiye balıkların etrafına koyun. Üzerilerine tuz ve yağ gezdirin. Patates ve soğan miktarını arttırabilirsiniz.
  • Önceden ısıtılmış 180 derece yaklaşık 30-40 dakika pişirin.
  • İsteğe bağlı olarak fırınlamadan üzerilerine halka halka limonlar koyabilirsiniz.

21 Ağustos 2012

Anlayış...

Herkes Doktorlar dizisini bir kere, iki kere, üç kere artık kaç defa yayınlandıysa bilmiyorum ama izlemiştir. Hatta bu senede sahurda, iftarda yayınladılar. Hiç izlemedim diyen bir arkadaş varsa ki bunu duymak beni heyecanlandırır:) Yani isterseniz izleyebilirsiniz:) Neyse işte bugün yine rastladım Doktorlara ve aklıma benim çektiğim sıkıntılar geldi. Tamam biliyorum dizi sadece ama böyle doktorların olduğuna inanmak istiyorum sanırım. İstanbul'a geldim geleli kendime doktor arayışı içindeyim. Tam 4 hastane ve 5 doktor değiştirdim ama sonuç elde var sıfır. Adana da gittiğim doktorları saymıyorum. İstediğim sadece hasta psikolojisini anlayan bir doktor. Çok zor günler geçirdim. Doktorlarla o kadar çok vakit geçirdim ki anlatamam. Yani doktorların nasıl bir eğitim aldıkları hakkında bir fikrim yok ama biliyorum çok zor bir eğitimden geçiyorlar ki eminim bu zor eğitimler içinde hasta psikolojisini anlamaları için bir eğitim alıyorlardır. Ben sadece hastaları iyileştirmek için aldıkları eğitimleri kullandıkları gibi diğer yönlerde aldıkları eğitimleri de yanında kullanmalarını da istiyorum. 
Doktorlarda insan ve zor bir gün geçiriyor olabilir,sağlanılan iş imkanları falan filan bilmiyorum işte her şey olabilir ama karşınızdaki kişi sizin ağzınızdan çıkacak o iki kelimeye bakıyor. Alacakları haber onların oracıkta bütün hayallerinin yıkılmasına veya hayatları boyunca ilk defa yaşayacakları bir acıyla baş başa kalmalarına neden olacak. Bunları bizler bir defa yaşıyoruz ama onlar binlerce defa yaşıyorlar işte bu yüzden onlar için sıradan olan acılar bizim için çok büyük. 
Devlet hastanelerindeki doktorların halini biliyoruz. Hastayla ilgilenecek vakitleri yok çünkü günde bir sürü hastaya bakmak zorundalar. Ama benim bahsettiğim bütün doktorlar özel hastane doktorları. Özel müdahale ediyoruz, her şeylerimiz özel deyip bir çok insanın ödeyemeyeceği paralar alıyorlar ki bizde verilmek zorunda bırakılıyoruz. Peki her şeyiniz özelse neden doktorlarınız özel değil. Neden  hastayı bilgilendirmekten acizler neden, neden, neden diye bir sürü soru sorabilirim ama işe yaramıyor sanırım.
Sadece iki kelime daha fazla konuşup hastayı rahatlata bilirler bunu onlarda biliyorlar ama ama ama. Aması yok anlamadığım için belkide yazıyorum bunları buraya. Bu yazdıklarım bütün doktorlar için geçerli değil bende biliyorum. Kimseyi suçlamak için yazmıyorum da bunları. Ki doktorları Allah başımızdan eksik etmesin. Sadece karşılaştığım şeyler beni çok üzdü ve paylaşmak istedim sanırım.... Umarım sadece iyi haberler almak için hastanelere gidersiniz...
  

6 Ağustos 2012

Kıymalı Mantarlı Fırın Patates...


Merhabalar....
Ramazanın ortalarına gelmiş bulunmaktayız. Tabi nasıl geldiğimizi ne ben size soracağım ne de siz bana sorun:) Bende tansiyon yerlerde resmen. Kafamı kaldıramıyorum desem yeridir. Yaklaşık 12 saat çalışan sevgili eşim bile benden iyi dersem yalan söylemiş olmam. Şimdi çalışanlar, çocuğu olanlar birde bana sor diyecekler biliyorum sizde haklısınız ama bende kötü oluyorum:( Neyse yine çok nazlandım. Ramazan olduğu için soframıza daha çok önem veriyoruz malum. Ben anneciğimden öyle gördüm oruçluya saygı, Ramazana saygı önemliydi bizim için her zaman. Onun için öyle bugünde geçiştirelim diyemiyorum, anneciğimden miras diyelim. Her gün ne pişireceğim ne pişireceğim diye düşünüyorum. O yüzden hemen yemek programları açılıyor internette dolaşılıyor. O günde Oktay Usta'nın programına takıldım. Bu tarifi de orada yaptılar bende akşama hemen kendi soframa taşıdım. 

Malzemeler:
  • 6 patates
  • 300 gr. kıyma
  • 1 pk. mantar
  • 3 domates
  • 3 yeşil biber
  • 2 kırmızı biber
  • 2 soğan
  • Sıvı yağ
  • Tuz
  • Karabiber
Beşamel Sosu İçin:
  • 2 su bardağı süt
  • 1 çorba kaşığı un
  • Sıvı yağ
  • Tuz, karabiber

  • Üzeri için kaşar

Yapılışı:

  • Patatesi soyun ve yuvarlak şekilde dilimleyin.
  • Domates ve kırmızı biberleri de yuvarlak şekilde dilimliyoruz.
  • Bir borcama ilk önce domatesler bitene kadar bir patates bir domates koyun sonrada bir biber bir patates koyarak devam edin.
  • Hepsi bitince üzerilerine tuzunu, karabiberini ve sızı yağını koyun ve önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında pişirin.
  • Mantarları, soğanları ve yeşil biberleri doğruyoruz.
  • Bir tencereye sıvı yağ koyun ve soğanları biraz kavurun.Daha sonra mantarları ilave edip biraz daha kavurun.
  • Biberleri ve kıymayı da ekleyip kavurmaya devam edin.
  • Tuzunu karabiberini koyun ve soteleyin pişince altını kapatın.
  • Beşamel sosu için ise sıvı yağ koyduğunuz tencereye unu koyun ve kavurun.
  • Sütü yavaş yavaş ekleyip çırpma teli yardımıyla karıştırın. Topaklanmaması lazım. Tuzunu, karabiberini koyun ve krema kıvamına gelince kapatın.Kıvamı çok koyu olmayacak akışkan olacak.
  • Fırından aldığınız pişmiş patateslerin üzerine sotelediğiniz kıymalı harcı koyun.
  • Beşamel sosunu da üzerine ekleyin. Son olarak kaşar peyniri de üzerine koyduktan sonra tekrar fırına koyun ve kaşar eriyene kadar fırında pişirin.  
NOT:Ben miktarları biraz azalttım iki kişi olduğumuz için.Ama beşamel sosu aynı miktarda yaptım.

2 Ağustos 2012

İstanbul Trafiğinden kaçış Tekirdağ:)


Bilgisayarda fotoğraflara bakarken Tekirdağ'a gittiğimizde çekildiğimiz fotoğraflara rastladım. İlk baharda gitmiştik aslında Tekirdağ'a ama ben unutup gitmişim fotoğrafları. Aslında sık sık gezerim fotoğrafları ama gözümden kaçmış demek ki:) İstanbul'da bir cumartesiydi ve sahile gidip bir deniz havası almak istedik ama internetten yolların durumuna bir baktık her yerde trafik felç:( Benim surat düştü tabi hemen. Hala trafiğe alışmadım aramız hiç iyi değil yani. Ama sevgili Selçuk'un aklına süper bir fikir geldi ve bir baktık Tekirdağ yolundayız. Çok akıllıcaydı çünkü İstanbul'da sahile inmeye kalksaydık o trafikten çıkamazdık. Hem strese girerdik boşu boşuna hemde Tekirdağ'a gitme süremizle aynı zamana gelirdi sahile inmemiz. Trafikten kurtulduk ve farklı bir yer görmüş olduk. Evet küçük bir yer Tekirdağ'a ama sahili çok güzel. Ben Mersin'e benzettim birazda aslında.Bende bol bol fotoğraf çektim ve çektirdim. Havada şansımıza çok güzeldi. Sahilde oturup hem deniz havamızı aldık hemde güneşin tadını çıkardık küçük küçük yan yana dizilmiş kafelerin birinde oturup. O kadar kalabalıktı ki kafelerin fotoğrafını güzel çekemedim.


Taze sıkılmış meyve sularına bayılırım. Eğer menüde varsa içerim mutlaka bir bardak. Baksanıza nasıl çekiyorum pipetle portakal suyunu:) Ağzım büzüşmüş gözlükten görünmüyor ama gözlerim şaşı olmuştur:) hımmm olsa da içsek şimdi...


Bu fotoğraftan önce bir sürü fotoğraf çektirdim Aşk'ta dayanamadı yanıma geldi artık durmam için:) Ama ben durur muyum Hayırrrrr:) Aşk'ıda yanıma aldım kaldığım yerden devam ettim:)


Tam lale zamanıydı. İstanbul'da olduğu gibi Tekirdağ da her yer laleydi. Ben pek çiçek sevmem ama laleye bayılıyorum. Keşke her mevsimde açsalar ama zamanları çok kısa süreli:( Belkide bu yüzden bu kadar seviliyor lale. Şunun rengine bakar mısınız çok güzel. Hepsini çekemedim ne renkler ne renkler. Şükür etmek için küçük bir neden benim için...


Tekirdağ'a gidip de Tekirdağ köftesi yememek olur mu? Bizde olmaz dedik ve sora sora en güzel yeri bulmaya çalıştık. Gerçekten güzeldi. Bizim buralarda yediğimiz Tekirdağ köftesi köfte değilmiş onu anladık. Fotoğrafta pek belli olmuyor ama bir kişini tek başına zor bitirirdi köfteleri. Ki öyle oldu hepimizin tabağında arttı:) Tekirdağ'a gidip yemenizi tavsiye ederim Tekirdağ köftesi çok güzellllllll:))))) Tekirdağ'a giderken bana da uğramayı unutmayın sakın:))



31 Temmuz 2012

Başakşehir'de Ramazan


Ben Adanalıyım sadece Adana'da değil bir çok şehirde Ramazan geçirdim.Ama anlatıldığı gibi İstanbul'da Ramazan farklıymış.Harika camilerinden mi, buram buram tarih kokmasından mı, yoksa bin bir çeşit insanın aynı anda o manevi duyguyu yaşayabilmesi mi bilmiyorum ama gerçekten farklı. Ben Başakşehir'de oturuyorum gayet nezih bir yer çok şükür. İstanbul'da yaşayıp aslında İstanbul'da yaşamıyormuş hissi veriyor. Evet burasıda çok kalabalık ama o kalabalıklığa rağmen ne gürültü, ne kalabalıklığın getirdiği çevre kirliliği(her konuda) yok çok şükür. Neyse bende epey övdüm Başakşehiri:) Ama Başakşehir Ramazan'da da gösterdi farkını ve Sular Vadisi denilen ortasında yapay küçük bir nehir geçen, etrafın yeşilliklerle kaplı, yürüyüş yollarının olduğu,ufak kafelerin hizmet verdiği bir yer.


İşte orayı Ramazan için çok güzel şekilde dizayn etmişler. İnsanlar yaz olmasının ve okulların tatil olmasının avantajıyla sahura kadar orada vakit geçiriyorlar. Eski Ramazanlarda bir çok şehirde geçici olarak kurulan feshaneler gibi küçük küçük stantlar kurulmuş satışlar yapılıyor, küçük bir lunapark kurulmuş, özellikle kanal 7 nin yayınladığı Ramazan özel programları için büyük bir sahne kurulmuş.Her gün değerli konukları burada ağırlıyorlar.


Sahnenin karşısına sandalyeler koymuşlar izlemek isteyen insanlar rahat rahat programları izleyebiliyorlar. O kadar kalabalıktı ki anlatamam. Ama Ramazanında tadı da orada ve ben kalabalıkta mutlu olanlardanım:)


Kalabalık demiştim:)Sandalye bulamayanlarda kendilerini çimenlere atmışlardı:)Bu fotoğraftaki sadece bir kısmı bunu söylememe gerek yok sanırım:)


Bu da sevgili atlı karınca:)Hala severek bakıyorum atlı karıncaya. Ben küçükken lunaparka gitmek hem çok önemliydi çünkü az gidilirdi hemde çok zevkliydi çünkü çocuktuk:)Ah atlı karınca ahhhh...






28 Temmuz 2012

Şirin Keçelerim....

Bu aralar keçeye takmış durumdayım.İnternet başında sayfa sayfa dolanıyorum farklı bir şey bulabilir miyim diye.Daha önce yaptığım kalpleri yayınlamıştım sonra kapı süsü yaptım şimdide broş ve dolap süslerine başladım.Farklı bir dünya keçe.Yapamayacağın şey yok keçeyle içine girdin mi çıkamıyorsun.Yaz için güzel bir uğraş tavsiye ederim:)




Arkalarına mıknatıs yapıştırdım dolap süsü yaptım.Son hallerini fotoğraflamamışım ama tülle kaplayıp kurdele ile süsledim ve anneme hediye götürdüm:)




İlk magnetlerim görücüye çıktı ve Adanadakiler tarafından beğenildi.Umarım sizde beğenirsiniz:)








23 Temmuz 2012

Kremalı Mantarlı Tavuk...


Ramazanda oruç tutmaya gitgide alışırsın derler hep ama ben gitgide sünüyorum resmen ya:)Bugün kalkamadım yerimden. Ağzımdan bir kaç lokma girdide gözüm açıldı. normalde akşama kadar bir şey yemeyen biriyim ama içtiğim su bile beni ayakta tutuyormuş sanırım. Çok yakındım ama gün boyu çıtım çıkmadı:)Allah hepimizin oruçlarını kabul etsin inşallah.Kremalı tatlar sevenler buyursun:)

Malzemeler:
  • 2 Adet tavuk göğsü 
  • 1 Adet orta boy soğan
  • 1 Paket mantar(300-400 gr)
  • 2-3 Diş sarımsak
  • 1 Paket krema(200 gr)
  • Kaşar peyniri
  • Sıvı yağ
  • Tuz,karabiber

Yapılışı:

  • Önce soğanları küçük küçük yemeklik doğrayın. Sarımsakları da küçük küçük doğrayın.
  • Sıvı yağ koyduğunuz tencereye koyun ve sotelemeye başlayın.
  • Yemeklik doğradığınız tavukları sotelediğiniz soğanlara ekleyin.Tavuklar beyazlaşıp kendilerinin toparlayana kadar sotelemeye devam edin.
  • Mantarları yıkayın.Ben mantarların üst kısımlarını kullandım.Çok küçük olmayacak şekilde doğrayıp tavuklara ekleyin ve ocağın altını kısın.
  • Suyunu bırakıp çekene kadar pişirin.
  • Tuzunu ve karabiberini ekleyin.Tavuklar tam olarak piştiğinde kremayı ekleyin ve 2-3 dakika daha pişirin altını kapatın.
  • Servis tabağına koyduktan sonra üzerine kaşar koyun ve servis yapın.


21 Temmuz 2012

Karnıyarık...


Bir Adanalı olarak patlıcanı çok severim.Patlıcanla yapılan bütün yemekleri,salataları,mezeleri severek yerim. Anlayacağınız bana patlıcan olsun yeter:)Çok şanslıyım ki eşimde çok seviyor patlıcanı.Adanalı olarak diye başladım çünkü Adana da patlıcan çok tüketilir.Patlıcanla yapılan bütün yemekler bilinir, yapılır, yenir.Hiçbir şey bulamazsak patlıcanı közler sabah kahvaltılarında salata yapar yeriz:) Ama bizim oralarda patlıcanlar  küçüktür. Bizim oralar diyorum çünkü 1 yıldır İstanbuldayım eş dolayısıyla:) Hatta dolmalık patlıcan ne kadar küçükse o kadar iyidir.Yani pek tüketilmez kemer patlıcan.Biz burada sadece kemer patlıcan bulabildiğimiz için (en azında ben sadece kemer patlıcan bulabiliyorum) dolma hariç bütün patlıcan yemeklerini kemer patlıcanla yapıyoruz.Dolma içinde kuru patlıcan kullanıyorum neyse ki şanslıyım o yönden çünkü eşim Kahramanmaraşlı ve biliyorsunuz o taraflar kuru sebzeleri ile ünlüdür:)Neyse yaz geldi patlıcanın tam zamanı tabi bide yaz domatesleri çıktı bütün yemeklerimiz daha bir lezzetli oldu.Ben bu konuda da şanslıydım aslında Anneciğim yazın yerli domateslerle yaptığı konservelerini benimle paylaştı ve kış boyunca bütün yemeklerimi yaz domatesleriyle pişirdim:)Patlıcanın tam zamanı dedik o zaman karnıyarık yapmadan olmaz dimi:)Bende öyle düşündüm ve ilk iftarımızı karnıyarıkla açtık.Herkese hayırlı iftarlar...

Malzemeler:
  • 4 tane patlıcan(kemer patlıcan için)
  • 200 gr kıyma
  • 2 adet küçük kuru soğan
  • 2 adet sivri biber
  • 2 adet domates
  • 3 diş sarımsak
  • Biber salçası
  • Tuz,karabiber,pul biber 
  • Sıvı yağ


Yapılışı:
  • Patlıcanların başlarını kesin ve alacalı bir şekilde soyun.Tuzlu soğuk suda yarım saat kadar bekletin.
  • Acısı giden patlıcanları kurulayıp kızgın yağda kızartın.Havlu kağıdın üzerine alıp fazla yağını süzülmesi için bekletin.
  • Sıvı yağ koyduğunuz tencereye kıymayı koyun ve 2-3 dakika kavurun.Yemeklik doğradığınız kuru soğanı, sarımsakları ve biberi de kıymaya ekleyin. Bir kaşık biber salçasını da ekleyip kavurmaya devam edin.Kaşığı çok doldurmayın salçayla. 
  • Küçük küçük doğradığınız domatesleri de ekleyin. Tuzunu,karabiberini ve pul biberini de ekleyin.Domatesler pişinde karışımın altını kapatın.
  • Kızaran patlıcanların ortasını açıp harçla doldurun ve fırın tepsisine dizin. Patlıcanların üzerilerine bir dilim domates ve bir dilim biber koyun.
  • Bir küçük kaseye sıcak su koyun ve bir miktar salçayı bu sıcak suda ezin ve patlıcanların bulunduğu tepsiye dökün.Bu patlıcanların fırında pişme süresindeki suyu olacak.
  • Fırında 10 dakika pişirilmesi yeterli olacaktır. Üzerindeki biber ve domatesler piştimi çıkartın fırında.
  • Maydanozla süsleyebilirsiniz.


20 Temmuz 2012

Peynirli Katmer Poğaça...


İlk iftarımızı bugün yaptık çok şükür.Benim için çok zor geçmedi. Tabi evde olmam ve işimin olmaması bunda büyük etkiliydi:)Dışarıda çalışıp 16 saat aç,susuz kalanlar için hiçte kolay değildi tabi.Allah yardımcınız olsun bütün gün sizler için dua ettim.Allah sabrını verir arkadaşlar inşallah.
Dünkü sahurdan sonra nasıl sahur yapacağız bilmiyorum.Eşimde bende çok zorlandık sahur yaparken.Ben sahura kadar uyumadım yatıp kalkmak bana zor geliyor da.Neyse sofrayı hazırladım eşimi kaldırdım ağır bir şeyler yemeyelim diyede kahvaltı yapalım demiştik.Ama ona rağmen bir şeyler yeyip yatmak bizi çok rahatsız etti. Ben uzun bir süre uykum olmasına rağmen uyuyamadım.Şimdide nasıl yapsak diye konuşuyoruz eşimle.Bide acıkmadan sahur zamanı geliyor yaaa:(Neyse çok yakındım sanırım.Sahur için harika bir poğaça tarifi paylaşmak istiyorum.Yumuşacık pamuk gibi bir poğaça oldu.Tam sahur için:)) 

Malzemeler:
  • 1 bardak süt
  • 1 yumurta(Akı içine koyulacak sarısı üstüne sürülecek)
  • 1 yemek kaşığı kuru maya veya 20 gr yaş maya
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 1,5 tatlı kaşığı tuz
  • 1 yemek kaşığı şeker
  • Aldığı kadar un(yaklaşık 3-4 su bardağı)
  • Susam veya çörekotu
  • İçine koymak için peynir(ben pul biberde ekledim peynire)
  • Arası için 75 gr tereyağ veya margarin
Yapılışı:
  • 1 bardak sütü elinizi çok yakmayacak şekilde ısıtın.1 yemek kaşığı kuru mayayı ve 1 yemek kaşığı şekeri ısıtılan sütle karıştırın ve 10 dakika bekletin.Maya köpürmeye başlayacak.
  • Bekleme süresi dolduktan sonra sütlü karışımı yoğurma kabına koyun.Yumurta akı,sıvı yağı ekleyip karıştırın.
  • Tuzu unla karıştırıp eledikten sonra yavaş yavaş karışıma ekleyin.
  • Ele yapışmayan yumuşak bir hamur elde edin.
  • Mayalanmaya bırakmadan 8 eşit bezeye ayırın hamuru.Bezelerin hepsini tabak büyüklüğünde açın.Aralarına oda sıcaklığında tereyağ veya margarinden sürün ve üst üste koyun.En üste yağ sürmeyin.
  • Araları yağlı 8 katlı hamuru tekrar unladığınız tezgahta 50-60 cm çapında çok bastırmadan açın.Sigara böreği gibi keserek eşit parçalara ayırın.Ben 12 parçaya ayırdım isterseniz 16 parçaya da ayırabilirsiniz.
  • Üçgenlerin geniş kenarına harcı koyun ve yanlarını içine alarak sigara böreği gibi sarın ve yağlı kağıt sarılı tepsiye dizin.
  • Yaklaşık 30 dakika mayalanmaya bırakın.
  • Üzerine ayırdığınız yumurta sarısını sürün ve susam serpin.
  • Önceden 180 derecede ısıtılan fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirin.


19 Temmuz 2012

Ramazan Geldi Hoşgeldi...



Yaklaşık 3 saat sonra ilk sahurumuzu yapacağız...Biliyorum bu sıcaklar da Ramazan çok zor geçecek ama benim içim kıpır kıpır:)Nedendir bilmem her Ramazanda böyle olurum mutlu eder beni Ramazan.Şimdiden herkese iyi Ramazanlar.Çalışanlara Allah kolaylık versin ki kesin verecektir Allah kolaylığını.Tabi Ramazan olduğu için daha özenli sofralar bizi bekliyor.Her güne ayrı bir menü lazım hepimize.Ramazan boyunca sahura kadar yatmayacağım için daha sık yazı yazma fırsatım olacak.Kocacığım bilgisayarı bütün gece benim:))Her gün yeni bir tarif yazmaya gayret edeceğim inşallah.Herkese hayırlı Ramazanlar...

18 Temmuz 2012

Yaz Geldi....


Yaz kavurucu sıcağıyla geldi.Aslında 15 gündür annemlerin yanındaydım doğal olarak da yaylada serin serin oturuyordum. İlk gün İstanbul'a gelince sıcaktan uyuyamadım. Aslında 1 haftalığına gittiğim tatil 2 haftaya uzadı bazı sorunlardan dolayı.Yani anlayacağınız son 1 haftası tatil değildi sıkıntılı bir koşturmacaydı. O yüzden sadece ilk haftadan bahsedeceğim ve güzel bir bahçenin fotoğraflarını paylaşacağım.Bol bol fotoğraf çektim, çektiğim fotoğraflardaki organik meyvelerden de bol bol yedim:)Bu yazıyı da fotoğrafları da daha önceden paylaşmak isterdim ama blogumu  açamadan önce eşime şirinlikle aldırdığım ipad ile yapmam çok zor olduğu için İstanbul'a dönmeyi beklemem gerekti.Anneciğimin ve babacığımın herşeyi kendi elleriyle tek tek yaptıkları bahçenin tadını çıkardık.Son 4 gün kala eşimde bize katıldı.Bol bol dinlendim anlayacağınız:)

Annemler bahçedeki her ağaca isim verdiler ekerken.Yukarıdaki bu kiraz ağacıda benim ismimi koydular.Epey büyümüşüm değil mi:)



Buda organik domateslerin,biberlerin,salatalıkların yetiştirildiği küçük bostanımız:) Orada hava serin olduğu için biraz geç yetişiyor.




Bunlarda dalından koparıp yıkamadan yediğimiz kirazlar:)



Resimlerde de görüldüğü gibi bol bol yedik:)Bu ağaçları yetiştirip bu güne getiren ve huzurla, gülerek meyvelerini yiyen anneciğimin ve babacığımın ellerinden öpüyorum.İyiki varsınız canlarım:)







22 Haziran 2012

Hünkar Beğendi


Yaz geldi okullar kapandı ama hala istanbul boşalmadı diyordum ki geçen hafta aniden eşimin memleketi Kahramanmaraş'a gitmemiz gerekti. Ama İstanbul'dan Kahramanmaraşa'a sadece bir uçak firması ve sadece bir sefer olduğu için otobüsle gitmeye karar verdik. Evet o kadar saat yolu göze aldık. Eşimin çok yakın arkadaşı sevgili Sefa'nin nişanı vardı ve biz onun yanında olmak istiyorduk. Buarada otobüs firmalarının hiç birinde yer yok. Meğerse bütün İstanbul tatile gidiyormuş. Sabah orada olmamız gerekliydi bizde Aşk'la bavulumuzu topladık ve otogara gidip boş bulduğumuz ilk otobüse binip nişana yetişmeyi planyarak otogara gittik. Otogar tam bir mahşer alanı. Girişte önce bir trafikle karşılaştık ve tırsmaya başladık orada:) içeri girdik ve bir insan seliyle karşılaştık. Ben ümidi kestim yer bulma konusunda ama kocacım çok hırslıydı. Gaziantep'e ve arka arkaya koltuklarda yer bulsadan bizi K.Maraş'a çok yaklaştıracak biletleri buldu. Nasıl bir yolculuk olduğunu size anlatamam. Hani kelimeler yetmez derler ya işte o derecede bir yolculuk oldu. Bu kadar uzun ilk kara yolculuğumdu. Tam 18 saat sürdü Gaziantep'e varmamız. Oradanda 1 saat Kahramanmaraş'a geçmemiz sürdü. Offff offff diyorum size:) Neyse kazasız belasız K.Maraş'a vardık ve nişana katıldık. Allah hep yüzlerini güldürsün. Tatlımızı,dondurmamızı yedik darısı düğüne diyip döndük.

Hünkar beğendi herkesin bildiği ve çok eskilerden günümüze kalan bir tariftir. Benimde yemeyi çok sevdiğim ve severek yaptığım yemeklerden. Tabi artık bir çok lokantada ismi değişti. Ne yazıyorlar "Közlenmiş kremalı patlıcan yatağında özel soslarla pişirilmiş......" falan falan: )Ama geliyor bakıyorsunuz bildiğimiz bizim hünkar beğendi:) Yanında pilavla servis yapabileceğiniz harika bir yemek.

Malzemeler:
  • 4-5 tane orta boy patlıcan patlıcan
  • 250 gr kuşbaşı doğranmış dana eti
  • 2 yemek kaşığı un
  • 1 bardak süt
  • 2-3 kaşık rendelenmiş kaşar
  • Sıvı yağ
  • 1 yemek kaşığı salça
  • Pul biber
  • Karabiber
  • Tuz

Yapılışı:
  • Öncelikle etleri düdüklü tencereye koyun ve yaklaşık (etin yapısa göre değişir) 15 dakika pişirin. Benim etim biraz sert olduğu için ben düdüklüde pişirdim önce.
  • Etler yumaşadığında yağ koyduğumuz tencereye salçayı koyun ve salçayı biraz çevirin.Sonra etleri ilave edin.Tuzunu,pulbiberi ve karabiberi ilave edin.1-2 dak pişirip altını kapatın.
  • Buarada patlıcanları yıkayın ve suyunu silin.
  • Bıçakla patlıcanların etrafına çizikler atın.(patlıcanların içinin iyice pişmesi için)
  • İsterseniz yağlı kağıt serdiğiniz fırın tepsisine patlıcanları dizip fırındada közleyebilirsiniz.
  • Közlenip yumaşayan patlıcanları ocaktan alıp soyun ve tahta üzerinde iyice doğrayıp küçültebildiğiniz kadar küçültün.
  • Ben sıvıyağ kullandım ama siz tereyağda kullanabilirsiniz.2-3 yemek kaşığı yağı küçük bir tencereye koyun.
  • Sonra unu ekleyip pembeleşinceye kadar kavurun.
  • Sürekli karıştırarak soğuk sütü yavaş yavaş ilave edin.
  • Koyulaşıp krema kıvamına gelince patlıcanları ilave edin ve tuz,karabiber ekleyin iyice karıştırın.Son olarak kaşarı ekleyin karıştırın ve altını kapatın.
  • Hazırlanan patlıcanı servis tabağa alın ve üzerine pişirdiğimiz etleri koyun.
  • Sıcak servis yapın.
NOT:İsteğe bağlı olarak etleri normal bir tencerede bir adet soğan ve bir adet rendelenmiş domateslede pişirebilirsiniz.


     
 
 



13 Haziran 2012

Atölye yazıları 2...

TATİLE GİRDİK:)
Daha önceki atölye yazımda da bahsetmiştim haftada 2 gün kursa gidiyorum.Sabah erken kalkmak zorunda olsam da(erken kalkmaktan pek hoşlanmam da:)) koşarak gidiyorum kursa.Geçen hafta kursumuz tatile girdi.Bizde kurs tatile girmeden yaptıklarımızı düzenlediğimiz bir organizasyonla sergiledik.Sergiyi dolaşırken şöyle bir baktım da güzel şeyler yapmışız.Kurstaki bütün arkadaşlarımı tebrik ediyorum ellerinize sağlık.Ve tabi ki Başakşehir kursunun en kıymetli hocası Füsun hocaya teşekkür ederim.
Soğuk ve karlı kışta yapılan bir çalışmam.Bu sene biliyorsunuz istanbul'da bol kar gördük.Bizde bu kadar kardan sonra bir karlı tablo yapmalıyız dedik.Eski bir İstanbul sokağı.Sütçüsüyle,cumbalı evleriyle...
İstanbul'dan bir kare daha.Biz bu tabloların çoğunu gerçek fotoğraflardan yapıyoruz. Boğazdaki nadide yalılardan bir kaçı.
Yukarıdaki fotoğraftaki ise benim çok zevk alarak yaptığım kağıt rölyef çalışmam. Fotoğrafta pek belli olmuyor ama kat kat boyut kazandırılmış bir çalışmadır. 
Bu da parçalı tablom.5 parçadan oluşan tuval üzerine özel bir hamurla yapılıyor.Bu çalışmamda dahil hepsinin boyama kısımlarının hepsi yağlı boyayla boyanmıştır.
Çok zorlanarak yaptığım parçayı en sona sakladım:) Bu gördüğünüz bebeklerin her şeyini ben yaptım(tabi ki hocamızın direktifleriyle).Vücudundan, elbisesine, saçından, tabanına, mikrofonuna kadar her şeyi ben yaptık.Sadece adamın elindeki gitar hazır.Bebekte yaptım ya:))Yaptıklarımı burada paylaşmak beni çok heyecanlandırdı. Fotoğrafladığım bir kaç şeyim daha var artık bir daha ki sefere onlarda.istanbul'da yaşayan herkese tavsiyem 17'sine kadar açık olan Feshane'yi mutlaka gezin.Çok güzel çalışmalar var görünce inanamayacaksınız.Eyüp taraflarına giderseniz uğrayın mutlaka.Bu arada çalışmalarım satılıktır ilgilenenlerin bana mail atmaları yeterli.